Antalya Tasarım Grubu - Web Tasarım, Hosting (Barındırma) Hizmetleri, Alan Adı İşlemleri
29-ANKEBUT:
1- Elif, Lâm, Mîm.
2- İnsanlar, imtihandan geçirilmeden,
sadece "İman ettik" demeleriyle bırakılıvereceklerini mi sandılar?
3- Andolsun ki, biz onlardan öncekileri
de imtihandan geçirmişizdir. Elbette Allah, doğruları ortaya çıkaracak, yalancıları
da mutlaka ortaya koyacaktır.
4- Yoksa kötülükleri yapanlar bizden kaçabileceklerini
mi sandılar? Ne kadar kötü (ve yanlış) hüküm veriyorlar!
5- Her kim Allah'a kavuşmayı umuyorsa
bilsin ki, Allah'ın tayin ettiği o vakit elbette gelecektir. O her şeyi işiten
ve bilendir.
6- Cihad eden ancak kendisi için cihad
etmiş olur. Şüphesiz Allah, âlemlerden müstağnidir.
7- İman edip iyi işler yapanların kötülüklerini
elbette örteriz ve onlara, yaptıklarının daha güzeli ile karşılık veririz.
8- Biz insana, ana babasına iyi davranmasını
tavsiye etmişizdir. Eğer onlar, seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü
körüne) bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Dönüşünüz ancak
banadır. O zaman, size yapmış olduklarınızı haber vereceğim.
9- İman edip iyi işler yapanları, muhakkak
salihler (zümresi) içine katarız.
10- İnsanlardan kimi vardır ki, "Allah'a
inandık" der; fakat Allah uğrunda eziyete uğratıldığı zaman, insanların
işkencesini Allah'ın azabı gibi tutar. Halbuki Rabbinden bir yardım gelecek
olsa, mutlaka, "Doğrusu biz de sizinle beraberdik" derler. Acaba Allah,
herkesin kalbindekileri en iyi bilen değil midir?
11- Allah, elbette (O'na gönülden) iman
edenleri de, iki yüzlüleri de bilir.
12- Kâfirler, iman edenlere, "Bizim
yolumuza uyun, sizin günahlarınızı biz yüklenelim" derler. Halbuki onların
hiçbir günahını yüklenecek değillerdir. Gerçekte onlar, kesinlikle yalan söylemektedirler.
13- (Fakat gerçek şu ki) elbette kendi
yüklerini, kendi yükleriyle birlikte nice yükleri (başkalarını saptırmanın vebalini)
taşıyacaklar ve uydurup durdukları şeylerden kıyamet günü mutlaka sorguya çekileceklerdir.
14- Andolsun ki Nuh'u kendi kavmine gönderdik
de, o dokuz yüz elli yıl onların arasında kaldı. Sonunda, onlar zulümlerini
sürdürürken tufan kendilerini yakalayıverdi.
15- Fakat biz onu ve gemidekileri kurtardık
ve bunu âlemlere bir ibret yaptık.
16- İbrahim'i de gönderdik. O kavmine
şöyle demişti: "Allah'a kulluk edin, O'na karşı gelmekten sakının. Eğer
bilmiş olsanız bu sizin için daha hayırlıdır."
17- "Siz Allah'ı bırakıp sadece birtakım
putlara tapıyor, asılsız sözler uyduruyorsunuz. Bilmelisiniz ki, Allah'ı bırakıp
da taptıklarınız, size rızık veremezler. O halde rızkı Allah katında arayın.
O'na kulluk edin. Ancak O'na döndürüleceksiniz."
18- Eğer (size tebliğ edileni) yalan sayarsanız,
bilin ki sizden önceki birçok milletler de yalan saymışlardı. Peygambere düşen
yalnız açık bir tebliğdir.
19- Allah'ın mahlukunu ilk baştan nasıl
yarattığını, sonra bunu tekrarladığını görmediler mi? Şüphesiz bu, Allah'a göre
kolaydır.
20- De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın
da, Allah ilk baştan nasıl yaratmış bakın. İşte Allah bundan sonra (aynı şekilde)
ahiret hayatını da yaratacaktır." Gerçekten Allah her şeye kadirdir.
21- O, dilediğine azab eder, dilediğine
rahmet eder. Ancak O'na döndürüleceksiniz.
22- Siz ne yeryüzünde, ne de gökte (Allah'ı)
aciz bırakamazsınız. Allah'tan başka bir dost ve yardımcı da bulamazsınız.
23- Allah'ın âyetlerini ve O'na kavuşmayı
inkâr edenler var ya, işte onlar benim rahmetimden ümitlerini kesmişlerdir ve
onlar için acıklı bir azab vardır.
24- Kavminin (İbrahim'e) cevabı ise, "Onu
öldürün, yahut yakın!" demelerinden ibaret oldu. Ama Allah onu ateşten
kurtardı. Doğrusu bunda, iman eden bir kavim için ibretler vardır.
25- (İbrahim onlara) dedi ki: "Siz,
sırf aranızdaki dünya hayatına has muhabbet uğruna Allah'ı bırakıp birtakım
putlar edindiniz. Sonra kıyamet günü (geldiğinde) ise, kiminiz kiminizi tanımayacak,
kiminiz kiminizi lanetleyecektir. Varacağınız yer cehennemdir. Ve hiç yardımcınız
da yoktur."
26- Bunun üzerine ona sadece Lut iman
etti. (İbrahim) de dedi ki: "Ben Rabbime hicret edeceğim. Şüphe yok ki
O çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir."
27- O'na İshak ve Yakub'u bağışladık.
Peygamberliği ve kitapları, onun soyundan gelenlere verdik. Onu dünyada mükafatlandırdık.
Şüphesiz o, ahirette de salihler (zümresin)dendir.
28- Lut'u da gönderdik. O kavmine demişti
ki: "Gerçekten siz, daha önce hiçbir milletin yapmadığı bir hayasızlığı
yapıyorsunuz!"
29- "(Bu ilâhî ikazdan sonra) siz,
ille de erkeklere yaklaşacak, yol kesecek ve toplantılarınızda edepsizlik yapacak
mısınız?" Kavminin cevabı ise, şöyle demelerinden ibaret oldu: "Doğru
söyleyenlerden isen Allah'ın azabını getir bize!"
30- (Lut:) "Ey Rabbim! Şu fesatçılar
güruhuna karşı bana yardım eyle" dedi.
31- Elçilerimiz İbrahim'e (iki oğul vereceğimize
dair) müjdeyi getirdiklerinde şöyle dediler: "Biz bu memleket halkını helak
edeceğiz. Çünkü oranın halkı zalim kimselerdir."
32- (İbrahim) dedi ki: "Ama orada
Lut var!" Şöyle cevap verdiler: "Biz orada kimlerin bulunduğunu çok
iyi biliyoruz. Onu ve ailesini elbette kurtaracağız. Yalnız karısı müstesna;
o geride (azabda) kalacaklar arasındadır. "
33- Elçilerimiz Lut'a gelince, onlar hakkında
tasalandı. Ve onlar(ı düşünmesi) sebebiyle takatten düştü. O'na: "Korkma,
tasalanma! Çünkü biz seni de, aileni de kurtaracağız. Yalnız (azabda) kalacaklar
arasında bulunan karın müstesna" dediler.
34- "Biz şüphesiz bu memleket halkının
üzerine, yoldan çıkmalarına karşılık (feci) bir azab indireceğiz."(dediler).
35- Andolsun ki biz, aklını kullanacak
bir kavim için oradan apaçık bir ibret nişanesi bırakmışızdır.
36- Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı gönderdik
ve Şuayb, "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, ahiret gününe ümit bağlayın,
yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın!" dedi.
37- Fakat onu yalancılıkla itham ettiler.
Derken, kendilerini bir sarsıntı yakalayıverdi ve yurtlarında diz üstü çökekaldılar.
38- Ad ve Semud'u da (helak ediverdik).
Sizin için, (onların başına nelerin geldiği) oturdukları yerlerden apaçık anlaşılmaktadır.
Şeytan onlara
yaptıkları işleri güzel gösterip onları
doğru yoldan çıkardı. Oysa bakıp görebilecek durumdaydılar.
39- Karun'u, Firavun'u ve Hâmân'ı da (helak
ettik). Andolsun ki, Musa onlara apaçık deliller getirmişti de onlar yeryüzünde
büyüklük taslamışlardı. Halbuki (azabımızı aşıp ) geçebilecek değillerdi.
40- Nitekim onlardan herbirini günahları
sebebiyle suç üstü yakaladık: Kiminin üzerine taşlar savuran rüzgarlar gönderdik,
kimini korkunç bir ses yakaladı, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda
boğduk. Allah onlara zulmetmiyor, asıl onlar kendilerine yazık ediyorlardı.
41- Allah'tan başka dost edinenlerin durumu,
kendine yuva yapan örümceğin durumu gibidir. Halbuki, evlerin en çürüğü şüphesiz
örümcek
yuvasıdır. Keşke bilselerdi.
42- Allah, onların kendisini bırakıpta
hangi şeye yalvardıklarını şüphesiz ki bilir. O mutlak güç ve hikmet sahibidir.
43- İşte biz bu temsilleri insanlar için
getiriyoruz; fakat onları ancak bilenler düşünüp anlayabilir.
44- Allah gökleri ve yeri hak olarak yarattı.
Şüphesiz bunda, iman edenler için bir nişane bulunmaktadır.
45- Sana vahyedilen Kitabı oku ve namazı
kıl. Muhakkak ki namaz hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah'ı anmak elbette
en büyük ibadettir. Allah yaptıklarınızı bilir.
46- İçlerinden zulmedenleri bir yana,
ehl-i kitapla ancak, en güzel yoldan
mücadele edin ve deyin ki: "Bize
indirilene de, size indirilene de iman ettik. Bizim ilâhımız da, sizin ilâhınız
da birdir ve biz O'na teslim olmuşuzdur."
47- (Resulüm!) İşte sana (önceki kitapları
tasdik eden) bu kitabı indirdik. Onun için, kendilerine kitap verdiklerimiz
ona iman ediyorlar. Şunlardan da ona iman eden nice kimseler vardır. Ayetlerimizi
ancak kâfirler bile bile inkâr eder.
48- Sen bundan önce, ne bir yazı okur,
ne de elinle onu yazardın. Öyle olsaydı, batıla uyanlar kuşku duyarlardı.
49- Hayır, o (Kur'ân), kendilerine ilim
verilenlerin sinelerinde (yer eden) apaçık âyetlerdir. Ayetlerimizi ancak ve
ancak zalimler bile bile inkâr eder.
50- "Ona Rabbinden (başkaca) mucize
indirilmeli değil miydi?" derler. Cevaben de ki: "Mucizeler ancak
Allah'ın katındadır. Ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım."
51- Sana indirdiğimiz ve onlara okunmakta
olan kitap, kendilerine yetmedi mi? Bunda iman edecek bir kavim için elbette
bir rahmet ve öğüt vardır.
52- De ki: Benimle sizin aranızda şahit
olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde ne varsa bilir. Batıla inanıp inkâr
edenler var ya, işte ziyana uğrayacaklar onlardır.
53- Senden azabı çarçabuk (getirmeni)
istiyorlar. Eğer önceden tayin edilmiş bir vade olmasaydı, azab elbette onlara
gelip çatmıştı. Fakat yine de, hiç farkına varmadıkları bir sırada o kendilerine
mutlaka gelecektir.
54- (Evet) senden azabı çarçabuk (getirmeni)
istiyorlar. Halbuki cehennem, hiç şüpheleri olmasın, kâfirleri kuşatacaktır.
55- O günde azap, onları hem üstlerinden,
hem ayaklarının altından saracak ve Allah (onlara), "Yaptıklarınızın cezasını
tadın!" diyecektir.
56- Ey iman eden kullarım! Şüphesiz benim
yarattığım yeryüzü geniştir. O halde yalnız bana kulluk edin.
57- Her can ölümü tadacaktır. Sonunda
bize döndürüleceksiniz.
58- İman edip güzel işler yapanları, (evet)
muhakkak ki onları, altlarından ırmaklar akan ve içinde ebedî kalacakları cennet
köşklerine yerleştireceğiz. (Böyle iyi) işler yapanların mükafatı ne güzeldir!
59- Ki onlar, sabretmiş olup yalnız Rablerine
güvenip dayanmaktadırlar.
60- Nice hayvanlar var ki, rızkını (biriktirip
yanında) taşımıyor. Çünkü onların da, sizin de rızkınızı Allah veriyor. O, her
şeyi işitir ve bilir.
61- Andolsun ki onlara, "Gökleri
ve yeri yaratan, güneşi ve ayı buyruğu altında tutan kimdir?" diye sorsan
"Allah" derler. O halde nasıl (haktan) çevrilip döndürülüyorlar?
62- Allah, kullarından dilediğine rızkı
bol bol verir, dilediğine de kısar. Şüphesiz Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.
63- Andolsun ki onlara, "Gökten su
indirip, onunla ölümünün ardından
yeryüzünü canlandıran kimdir?" diye
sorsan, mutlaka, "Allah " derler. De ki: (Öyleyse) hamd de Allah'a
mahsustur. Fakat çokları akıllarını kullanmazlar.
64- Bu dünya hayatı sadece bir oyun ve
oyalanmadan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte asıl hayat odur. Keşke bilmiş
olsalardı.
65- Baksana, gemiye bindikleri zaman,
dini yalnız O'na has kılarak (ihlasla) Allah'a yalvarırlar. Fakat onları salimen
karaya çıkarınca, bir bakarsın ki, (Allah'a) ortak koşmaktadırlar.
66- Kendilerine verdiklerimize nankörlük
etsinler ve safâ sürsünler bakalım! Ama yakında bilecekler.
67- Çevrelerinde insanlar kapılıp götürülürken
(öldürülürken, ya da esir edilirken), bizim (Mekke'yi) güven içinde kudsî bir
yer yaptığımızı görmediler mi? Hâlâ batıla inanıp Allah'ın nimetine nankörlük
mü ediyorlar?
68- Allah'a karşı yalan uyduran, yahut
kendisine hak gelmişken onu yalan sayandan daha zalim kimdir? Cehennemde kâfirlere
yer mi yok?
69- Ama bizim yolumuzda cihad edenleri,
elbette kendi yollarımıza eriştireceğiz. Hiç şüphe yok ki Allah iyi davrananlarla
beraberdir.
Antalya Tasarım Grubu - Web Tasarım, Hosting (Barındırma) Hizmetleri, Alan Adı İşlemleri
|