Antalya Tasarım Grubu - Web Sitesi Tasarım | ATG - Antalya Tasarım Grubu Genel Bilgi Sayfaları | Geri İleri |
|
Antalya Tasarım Grubu - Web Tasarım, Hosting (Barındırma) İşlemleri, Alan Adı İşlemleri Dünya’da
Nüfus Sınırları belli bir alanda yaşayan insan sayısına nüfus
denir. Nüfusun sayısı, eğitim durumu, yaş ve cinsiyet gruplarına dağılımı gibi
özellikleri hakkında bilgi edinebilmek için, nüfus sayımları yapılır. Nüfus
sayımı bir ülkede yaşayan insanların belli bir günde sayılması işlemidir. Günümüzde Dünya Nüfusu 5 Milyar 530 Milyona ulaşmıştır.
Dünya nüfusundaki bu hızlı artışın nedenleri; ·
Tıp
Bilimindeki gelişmeler : Tıp bilimindeki gelişmelere
bağlı olarak doğum oranlarının artması ve ölüm oranlarının azalması nüfus
artışına yol açmıştır. ·
Tarımdaki
Gelişme ve Endüstrileşme : Tarım ve endüstri alanındaki
gelişmelere yaşam koşullarının iyileşmesini sağlamıştır. Böylece kötü
beslenmeden kaynaklanan ölümler azalmıştır. ·
Teknolojik
Gelişmeler : Teknolojik gelişmeler, yaşam
koşullarını iyileştirerek, nüfus artışına dolaylı olarak etki eder. Nüfusun
Kıtalara Dağılımı Birleşmiş Milletler’in 1994 yılı
verilerine göre Dünya Nüfusu 5 Milyar 530 milyondur. Doğal
Nüfus Artış Hızı (Doğurganlık Hızı) Bir yıl içinde, doğum ve ölüm sayısına bağlı nüfus artışına
doğal nüfus artış hızı ya da doğurganlık hızı denir.
Doğurganlık hızı, eğitime, kültüre ve ekonomik gelişime bağlı olarak değişir.
Ekonominin tarım ve hayvancılığa dayalı olduğu, eğitim ve kültür düzeyinin geri olduğu ülke ve bölgelerde doğurganlık
hızı fazladır. Ayrıca kırsal kesimde doğurganlık hızı kentlere göre daha
yüksektir. Nüfusun yıl içinde göstermiş olduğu artış hızına ise yıllık nüfus
artış hızı denir. Bir bölgedeki yıllık nüfus artış hızı doğum ve ölüm oranları
dışında göçlerle de değişebilir. Doğurganlık hızı ve yıllık nüfus artış hızı
yüzde (%) yada binde (%o) ile ifade edilir. Dünya
Yıllık Nüfus Artış Hızı Aşağıda, Birleşmiş Milletler’in
verilerine göre (1990-1995) kıtaların doğum oranı, ölüm oranı, doğal nüfus
artış hızı ve yıllık nüfus artış hızı verilmiştir. Kıtalara
Göre Doğum Oranları Doğum oranının en yüksek olduğu kıta %o 42 ile Afrika’dır.
Avrupa ise %o 12 ile doğum oranının en düşük olduğu kıtadır. Doğum oranları ile
kıta veya bölgenin gelişmişliği arasında yakın bir ilişki vardır. Ekonominin
tarım ve hayvancılığa dayalı olduğu, eğitim ve kültür düzeyinin düşük
olduğu yerlerde doğum oranlarında artış
görülür. Kıtalara
Göre Ölüm Oranları Yaşam koşularına bağlı olarak insanların ortalama yaşam
süresi kısalmaktadır. Bu nedenle ölüm oranının en yüksek olduğu kıta, ekonomik
ve kültürel yönden geri kalmış Afrika’dır. Genç nüfusun fazla olduğu ve sürekli
göç veren Güney Amerika ise, %o 7 ile ölüm oranının en az olduğu kıtadır. Dünya
Doğal Nüfus Artış Hızı 1990-1995 yılları arasında, ekonomik ve kültürel yönden geri
kalmış olması nedeniyle doğal nüfus
artışının en fazla olduğu kıta Afrika’dır. Avrupa’da ise doğal nüfus artışının en
az olmasının nedeni,doğurganlık hızlarını kontrol altına almış gelişmiş
ülkelerin varlığıdır. Dünya
Yıllık Nüfus Artış Hızı 1990-1995 yılları arasında yıllık nüfus artışının en fazla
olduğu kıta, %o 28 ile Afrika kıtasıdır. Avrupa ise göç almasına karşın %o ile
yıllık nüfus artış hızının en az olduğu kıtadır. Hızlı
Nüfus Artışının Getirdiği Sorunlar
UYARI : Bir ülkedeki nüfus artış hızının fazla olmasının
sorun haline gelmesindeki temel etken, o ülkenin ekonomik kaynaklarının ülkede
yaşayan nüfusun beslenme, barınma, eğitim,
sağlık ve iş gibi temel gereksinimlerini karşılayamamasıdır. Bu duruma
aşırı nüfuslanma denir. Göçler
Nüfusun geçici veya
sürekli olarak yer değiştirmesidir. Göçler, hızlı nüfus artışının doğal bir
sonucudur. Bir bölgedeki nüfusun, artmasında veya azalmasında göçlerin büyük
etkisi vardır. Göçlerin oluşum nedenleri 3 grupta toplanır.
Deprem, heyelan, kuraklık,
taşkın, sel, çığ gibi doğal yıkımlar göçlere neden olmaktadır. Doğal yıkımlardan
zarar gören insanlar bulundukları yerleri terk ederek koşulları daha iyi olan
yerlere göç ederler. Örneğin ülkemizde 1998’de Adana’da meydana gelen depremde
zarar gören birçok kişi başka kentlere göç etmişlerdir. Yine 1998’de Bartın’da
meydana gelen sel felaketi ise ilçeyi yaşanamaz hale getirmiş ve göçe neden
olmuştur.
Savaşlar, işgaller,
devrimler, terör olayları veya dini olaylar göçlere neden olmaktadır. Örneğin
Sırpların işgali nedeniyle Bosnalıların bulundukları bölgeyi terk etmesi siyasi
nedenli bir göçtür.
Ekonomik gelişmenin
yavaş olduğu bölgelerde iş olanaklarının az olması, göçlere neden olmaktadır.
İşsizlik nedeniyle yapılan göçlere işgücü göçü denir. İşgücü göçleri mevsimlik,
kısa süreli veya uzun süreli olabilir. Örneğin ülkemizde yaz mevsiminde pamuk
işçilerinin Çukurova’ya gelmesi mevsimlik işgücü göçüdür. Göç Tipleri Göçler bir
ülkenin sınırları içinde olabileceği gibi ülkeler arasında da olabilir. Göçler,
oluştukları yere göre iki gruba ayrılır :
Herhangi bir ülkenin
sınırları içinde oluşan göçlerdir. Bu yer değiştirme hareketi sırasında ülke
nüfusunda herhangi bir değişme söz konusu değildir. Genellikle iç göçlere bağlı
olarak kent nüfusları artarken, kırsal nüfus azalmaktadır. İç göçler; Kırsal alandan kırsal
alana Kırsal alandan
kentlere Kentlerden kentlere Kentlerden kırsal
alana doğru olmaktadır. İç
göçlerin en fazla görüleni kırsal alandan kentlere doğru olanıdır. Verimli
tarım alanları, endüstrinin geliştiği bölgeler, ticaret merkezleri, maden
yatakları bakımından zengin olan bölgeler ve turistik yöreler göçmen çekerler.
Bir ülkeden başka ülkelere
olan göçlerdir. Göç veren ülkenin nüfusu azalır. Dış göçler, oluşum nedenlerine
göre 5 gruba ayrılır: §
Zorunlu
Göçler (Sığınma Göçleri) :
Savaş, baskı veya zulümden açarak başka ülkelere yapılan sığınma göçleridir.
Örneğin 1991 yılındaki Körfez Savaşı sırasında Kuzey Irak halkının bir
bölümünün ülkemize göçü bu türdendir. §
Yer
Değiştirme (Mübadele) Göçleri : Bir antlaşmanın
esaslarına dayanılarak yapılan, ülke nüfuslarının karşılıklı olarak yer
değişmesi ile oluşan göçlerdir. Örneğin Kurtuluş Savaşı sonrası Yunanistan ile
yapılan anlaşmalarla ülkemizde yaşayan Rumlar ile Yunanistan’daki Türkler
arasında yer değiştirme göçleri yaşanmıştır. §
Gönüllü
Göçler : İnsanların çeşitli nedenlerle, kendi istekleri
doğrultusunda, sürekli yaşamak için başka ülke veya kıtalara gitmesiyle oluşan
göçlerdir. Örneğin Avrupalıların yeni dünya kıtalarına göçü bu türdendir. §
İşgücü
Göçleri : İnsanların, işsizliğin fazla olduğu
geri kalmış ülkelerden, iş olanakları fazla olan endüstrileşmiş ülkelere
gitmesiyle oluşan göçlerdir. Bu göçle işçi gönderen ülkeler döviz sağlar,
ülkede işsizlik azalır, ülkeler arasındaki ekonomik, siyasi ve kültürel
ilişkiler gelişir. Örneğin 1960 yılından itibaren, Türkiye’den çeşitli Avrupa
ülkelerine işçi göçü olmuştur. §
Beyin
Göçleri : İyi eğitilmiş elemanların daha iyi
çalışma olanakları sağlayan ülkelere gitmesiyle oluşan göçlerdir. Örneğin II.
Dünya Savaşı sırasında Alman bilim adamlarının ABD’ye göçü bu türdendir. Nüfusun
Dağılışı Dünya’nın her yerinde nüfus dağılımı aynı değildir. Bu dağılımda;
gibi doğal ve beşeri koşulların etkisi vardır. UYARI : Nüfusun dağılışında yer şekilleri, iklim, doğal
bitki örtüsü, su kaynakları gibi doğal koşulların belirleyici olduğu ülkeler ve
bölgeler, ekonomik bakımdan geri kalmış yerlerdir. Gelişmiş bölge ve ülkelerde
nüfusun dağılışı daha çok ekonomik koşullara bağlıdır. Sık
Nüfuslanmış Yerler Dünya nüfusunun büyük bir bölümü uygun yaşama koşulları
taşıyan ılıman iklim kuşağında toplanmıştır. Dünya’da sık nüfuslanmış alanlar : Muson
Asyası : Asya kıtasının güney
ve güneydoğusundaki ülkeleri kapsayan bu bölgede, bol yağışlı iklim nedeniyle
pirinç ve çay tarımı önem taşır. Dünya’nın en kalabalık ülkeleri olan Çin Halk
Cumhuriyeti ve Hindistan bu bölgede bulunmaktadır. Akarsu
Havzaları : Tarım koşullarının elverişli olduğu Ganj, İndus, Fırat, Nil gibi akarsu havzaları sık nüfuslanmıştır. Avrupa
: Madencilik, endüstri ve ticaretin çok geliştiği Avrupa’nın
bütünü sık nüfuslanmıştır. Japonya ve Kuzey Amerika’nın doğu kıyıları : Sanayileşmenin
ve kısmen madenciliğin etkisiyle sık nüfuslanmıştır. Seyrek
Nüfuslanmış Yerler İklim koşullarının olumsuzluğuna bağlı olarak nüfusun çok az
olduğu, tenha yerlerdir. Soğuk
Bölgeler : Kuzey Kutup Dairesi içinde bulunan Grönland, Alaska, Kanada’nın
Kuzeyi, İskandinav Yarımadası ve Sibirya’nın kuzey bölgeleri düşük sıcaklık
nedeniyle seyrek nüfuslanmıştır. Yüksek
Dağlar : İklim koşullarının her türlü ekonomik faaliyeti, özellikle
tarımı sınırlamasına bağlı olarak seyrek nüfuslanmıştır. Sıcak
ve Nemli Ekvatoral Bölgeler : Tropikal kuşakta,
Amazon, Kongo havzaları gibi alçak yerler, yüksek sıcaklık, aşırı nemlilik, sık
ormanlar ve geniş alan kaplayan bataklıklar nedeniyle az nüfuslanmıştır. Bu
bölgede nüfus, iklim koşullarının elverişli olduğu yüksek kesimlerde
toplanmıştır. Nüfuslanmamış
Yerler İklim ve zemin koşulları nedeniyle insanların yerleşmesine
elverişli olmayan, nüfuslanmamış yerlerdir. Kutup
Bölgeleri : Güney Kutup Bölgesi’nde bulunan Antartika Kıtası 14 milyon km2 genişliktedir.
Kalın buzullarla kaplı bir kıta olduğu için nüfuslanmamıştır. Bataklıklar
: Bataklık, yağış miktarının fazlalığı nedeniyle, toprağın
çok ıslak olduğu, yer yer suların yüzeyde biriktiği
yerlerdir. Yerleşmeyi ve ekonomik faaliyeti sınırlandırdıkları için
nüfuslanmamıştır. Çöller
: Dönenceler çevresindeki Meksika, Büyük Sahra, Arabistan, Kalahari, Avusturalya çölleri ile
Asya’nın iç kesimlerindeki İran, Kızılkum, Karakum, Taklamakan ve Gobi çölleri, insanların yaşamasına ve yerleşmesine uygun
değildir. Bu nedenle nüfuslanmamıştır. Ancak vaha adı verilen sulak yerlerde az
da olsa nüfuslanma görülür. Nüfus
Yoğunluğu Belli bir alanda yaşayan nüfusun, o alana oranıdır. Ülkenin
genişliği ve toplam nüfus hakkında bilgi verir. Kişi/km2 olarak
gösterilir. Nüfus yoğunluğu 3 farklı biçimde ifade edilir.
Bir bölgenin veya ülkenin
toplam nüfusunun bölgenin yüzölçümüne bölünmesiyle elde edilen nüfus
yoğunluğudur. Toplam
Nüfus Aritmetik Nüfus
Yoğunluğu = Yüzölçümü formülü ile
hesaplanır. Aritmetik nüfus
yoğunluğu, ülkenin gelişmişlik durumunu, nüfuslanma özelliğini ifade etmez.
Sadece ülkenin yüzölçümü hakkında bilgi verir.
Bir ülkenin tarımla
geçine kırsal nüfusunun, toplan tarım arazisine bölünmesiyle elde edilen nüfus
yoğunluğuna denir. Kırsal Nüfus Tarımsal Nüfus
Yoğunluğu = Tarım Alanları formülü ile
hesaplanır. Tarımsal nüfus
yoğunluğu tarım alanlarının genişliği hakkında bilgi verir. Dağlık bölgelerde
tarım alanları dar olduğu için ve yağışların fazla olduğu yerlerde sulamaya
gerek duyulmadan tarım yapılabildiği için, kırsal nüfus fazladır. Buna bağlı
olarak tarımsal nüfus yoğunluğu yüksektir. UYARI : Dağlık ve
engebeli yerlerde tarım arazisi az olacağı için tarımsal nüfus yoğunluğu da az
olabilir.
Bir ülkenin toplam
nüfusunun, tarım alanları yüzölçümüne bölünmesi sonucu elde edilen nüfus
yoğunluğudur. Toplam
Nüfus Fizyolojik
Yoğunluk= Tarım Alanları formülü
ile hesaplanır. Fizyolojik
nüfus yoğunluğu, nüfusun tamamını tarımla geçiniyor kabul ettiği için yanıltıcı
sonuçlar verebilir. Nüfusun
Yapısı Bir ülkede nüfusun sayısı ve yoğunluğundan daha önemli olan
nüfusun yapısıdır. Bir ülkenin sosyo-ekonomik, sosyo-kültürel durumu hakkında bilgi edinmek için ülkenin
nüfus yapısından yararlanılır. Nüfusun yapısını belirleyen özellikler :
Nüfusun
Yaş Gruplarına ve Cinsiyete Göre Dağılımı Nüfusun yaş gruplarına dağılımına nüfusun yaş yapısı denir.
Bunun için ülkenin toplam nüfusu yaş dilimleri temel alınarak gruplandırılır.
Bu gruplandırma genellikle 0-14, 15-64, 65-65 üstü biçiminde yapılır. Nüfusun kadın ve erkek nüfus olarak dağılımına nüfusun
cinsiyet yapısı denir. Hemen her ülkede erkek ve kadın sayısı birbirine
yakındır. Savaş dönemlerinde erkeklerin ölmesi veya erkek nüfusun ekonomik
nedenlerle göç etmesi bu dengeyi bozar. Nüfus
Piramitleri Nüfusun yaş yapısı nüfus piramidi adı verilen grafiklerle
gösterilir. Nüfus piramitleri ülkenin gelişmişliğine göre farklı özellikler
gösterir. Piramit 1 : Bu piramit
doğum ve ölüm oranlarının yüksek olduğu, geri kalmış ülkelerin nüfus
yapısını göstermektedir. Bu tür nüfus yapılarına gelişen nüfus denir. Piramit 2 : Bu piramit doğum oranlarının fazla çocuk
ölümlerinin az olduğu, gelişmekte olan ülkelerin nüfus yapısını göstermektedir. Piramit 3 : Bu piramit doğum ve ölüm oranlarının düşük
olduğu, endüstrisi gelişmiş ülkelerin nüfus yapısını göstermektedir. Piramidin
tabanının dar olması, doğum oranının düşük, 60 yaşın üzerindeki nüfusun fazla,
ortalama insan ömrünün uzun olduğunun göstergesidir. Bu tür nüfus yapılarına
durağan nüfus denir. Piramit 4 : Bu piramit doğum oranları son yıllarda artmaya
başlayan ülkelerin nüfus yapısını göstermektedir. Genellikle İtalya, Almanya,
İngiltere, Danimarka, ABD, Kanada gibi ülkelerin nüfus dinamiğini gösterirler. Piramit 5 : Nüfusu artmakta olan ülkelerin doğum oranlarını
hızla azaltması sonucu oluşan piramitlerdir. Piramidin tabanındaki daralma,
doğurganlığın çeşitli önlemlerle yavaşladığını göstermektedir. Etkin
(Çalışan) Nüfusun Sektörlere Dağılımı Çalışan nüfusa etkin nüfus denir. 15-64 yaş arasındaki
nüfus, çalışma çağındaki nüfusu (etkin nüfusu) oluşturur. Gelişmiş ülkelerde
çalışma yaşı daha yüksektir ve çalışma çağındaki nüfusun tümü etkindir.
Gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerde ise nüfusun büyük bölümü tüketici durumdadır. Çalışan nüfus 3 ana sektöre dağılır. Bir ülkede hizmet ve
endüstri sektörlerinde çalışan nüfusun fazla olması, ülkenin gelişmişliğinin
göstergesidir. Az gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde ise tarım sektöründe
çalışan nüfus daha fazladır. Nüfusun
Gelir Durumu Bir ülke nüfusunun gelir durumu, ülkenin gelişip gelişmediği
hakkında bilgi verir. Örneğin gelişmiş ülkelerde nüfus artış hızı düşük,
ekonomik kalkınma hızı yüksektir. Buna bağlı olarak kişi başına düşen ulusal
gelir yüksektir. Gelişmemiş ülkelerde ise nüfus artış hızının yüksek olması
ekonomik kalkınmayı yavaşlatır. Buna bağlı olarak kişi başına düşen ulusal
gelir azalır. Nüfusun
Eğitim Durumu Bir ülkede her alanda yetişmiş insan gücüne gereksinim
duyulur. Bu nedenle yetişmiş insan gücünün ülke kalkınmasına katkısı çok
büyüktür. Gelişmiş ülkelerde okullaşma oranı ve yetişmiş insan sayısı fazladır.
Bu durum ülkenin kalkınma hızını artırıcı etki yapar. Okullaşma
Oranı : Eğitim almış nüfusun toplam nüfus içindeki payına okullaşma
oranı denir. Okullaşma oranı yüksek olan ülkelerin gelişme hızı da yüksektir. Nüfusun
Kır ve Kentlere Dağılımı Her ülkede kır ve kent nüfusu farklıdır. Kentleşme hızı
yüksek olan yerlerde iş olanakları daha geniştir. Bu nedenle kentlerin nüfusu
doğal nüfus artışından çok, aldıkları göçlere bağlı olarak artar. Genellikle
kır nüfusu fazla olan ülkelerde gelişme yavaş, kent nüfusu fazla olan ülkelerde
ise gelişme hızlıdır. Ülkelere
Göre Nüfus Yapısı Gelişmiş ve geri kalmış ülkelerde nüfusun yapısı birbirine
zıt özellikler taşır. Gelişmiş
Ülkelerde Nüfus Yapısı Ekonomik ve sosyal yönden gelişmiş ülkelerde :
Az
Gelişmiş Ülkelerde Nüfus Yapısı Ekonomik ve sosyal yönden gelişmemiş ülkelerde :
İnsanların barındığı ve geçimlerini sağlamak amacıyla çalıştığı
yeri kapsayan alandır. Ancak yeryüzünün tamamı yerleşmeye uygun değildir. Doğal
ve ekonomik kökenli bazı etmenler yerleşmeleri sınırlamaktadır. Yerleşmeyi
Sınırlayan Etmenler Denizler Kutuplar Çöller Ormanlar Yer şekilleri Toprak özellikleri Ekonomik özellikler Ulaşım olanakları UYARI : Sıcak kuşakta yerleşmenin üst sınırı 3000 m, ılıman
kuşakta 2000 m, soğuk kuşakta 0 m’dir. Örneğin
Türkiye’de 2000 m’nin üstündeki yerleşmeler oldukça
azdır. Yerleşme
Tipleri Yerleşmeler ekonomik etkinliğin türüne göre ikiye ayrılır. Sürekli Yerleşmeler Geçici Yerleşmeler Sürekli
Yerleşmeler Tarım, ticaret, endüstri, madencilik, ulaşım gibi bir yere
yerleşmeyi zorunlu kılan ekonomik faaliyetlerin görüldüğü yerleşmelerdir. Bu
yerleşmeler ikiye ayrılır. Kent
Yerleşmeleri :
Ekonomik faaliyetlerin endüstri, madencilik, ticaret, ulaşım turizm vb. olduğu
yerleşmelerdir. Kentler, öne çıkan ekonomik faaliyetlere göre; Endüstri kenti Ticaret kenti Maden kenti Tarım kenti Ulaşım kenti Turizm kenti Eğitim, kültür kenti
gibi sınıflara ayrılır. Bu faaliyetlerin bir arada bulunduğu kentlerde gelişme
daha hızlıdır. Kır
Yerleşmeleri Bir yerleşim merkezinin kır yerleşmesi sayılabilmesindeki en
belirleyici özellik ekonominin tarım ve hayvancılığa dayalı olmasıdır. Kırsal
yerleşmeler, yerleşim alanının özelliğine göre ikiye ayrılır. Toplu
Kır Yerleşmeleri : Evlerin bir arada bulunduğu
yerleşmelerdir. Bu yerleşmelerin oluşmasında iklimin kurak ve yarı kurak
olması, su kaynaklarının her yerde bulunmaması belirleyici olmuştur. Bu nedenle
toplu kır yerleşmeleri su kaynakları çevresinde kümelenir. Dağınık
Kır Yerleşmeleri : Evler arasındaki uzaklığın fazla
olduğu ve geniş bir alan yayılmış olan yerleşmelerdir. Bu yerleşmelerin oluşmasında arazinin engebeli, tarım topraklarının
küçük, parçalı ve dağınık olması belirleyici olmuştur. Yağışların ve su
kaynaklarının bol olması, tarımda sulamaya ihtiyaç duyulmaması dağınık
yerleşmeyi kolaylaştırmıştır. Geçici
Yerleşmeler Ekonomik faaliyetin göçebe
hayvancılık, tarım, turizm veya tükenebilen madenin işletilmesi olduğu
yerlerde, faaliyet süresince yapılan yerleşmedir. Konut
Tipleri Yerleşmelerin en küçük birimi konutlardır. Kırsal kesimde ve
geri almış yerlerde konutlarda kullanılan yapı malzemesi doğal çevre ile
uyumludur. Gelişmiş bölgelerde ise konut tiplerinde teknolojinin etkisi
belirgindir. Doğal
Barınaklar : Mağaralar ve ağaç kovuklarıdır. İlk
insanların kullandıkları barınaklardır. Çadırlar
: Göçebe hayvancılıkla geçinenlerin, konar-göçer
yaşantılarını sürdürdükleri barınaklardır.
Kulübeler
: Saz ve kamışlardan yapılan basit evlerdir. Afrika ülkelerinde görülür. Kerpiç
evler : İklimin kurak ve yarı kurak olduğu bölgelerde, bitki
örtüsünün cılız olması nedeniyle, killi toprağın yapı malzemesi olarak
kullanıldığı evlerdir. Türkiye’de İç ve Doğu Anadolu ile Orta Asya, İran, Orta
Doğu ve Kuzey Afrika’da yaygındır. Taş
evler : Arazinin dağınık olduğu yerlerde taşın, yapı malzemesi
olarak kullanıldığı evlerdir. Ahşap
evler : İklimin nemli olduğu
yağışlı bölgelerde ağaçtan yapılan evlerdir. Türkiye’de Karadeniz Bölgesi’nde,
Kuzey Orta Avrupa’da, Sibirya’da, Muson ülkelerinde, Ekvatoral bölgelerde ve
Kanada’da yaygındır. Betonarme
evler : Endüstrileşmeye bağlı olarak demir, tuğla ve betonun yapı
malzemesi olarak kullanıldığı evlerdir. Endüstrileşmiş ülkelerde yaygın olarak
görülür . Türkiye’de
Nüfus Ülkemizdeki nüfusun sayısı ve nüfusla ilgili veriler yapılan
nüfus sayımları ile elde edilir. Bu sayımlar sonucunda, toplam nüfus, nüfusun yaş
gruplarına ve cinsiyete göre dağılımı, okur yazar oranı, eğitilmiş nüfus
durumu, işsiz sayısı, çalışan nüfusun iş kollarına göre dağılımı, köy ve kent
nüfus sayıları belirlenir. Türkiye’de ilk düzenli nüfus sayımı 1927’de, ikinci nüfus
sayımı ise 1935’te yapılmıştır. Daha sonra 5 ve 0 ile biten yıllarda nüfus
sayımı yinelenmiştir. En son nüfus sayımı 1990’da yapılmış ve daha sonraki
sayımların 10 yılda bir yapılması kararlaştırılmıştır. Yıllara
Göre Nüfus Sayımları ve Sonuçları 1927-1990 yılları arasında Türkiye nüfusu 43 milyon kişi
artmıştır. En düşük nüfus artış hızı (% 10,5). 1940-1945 arası dönemde
görülür. Bu durumun nedeni II. Dünya
savaşı koşullarıdır. Nüfus artış hızının en fazla olduğu dönem 1955-1960
arasıdır. Nedeni sağlık hizmetlerinin yaygınlaşması ve yanlış nüfus
politikalarıdır. 1960-1965 arası dönemde bir önceki döneme göre nüfus
artışında azalma görülür. Nedeni yurt dışına yapılan işçi göçleridir. 1985’ten itibaren nüfus artış hızında sürekli olarak azalma
görülür. Türkiye’de
Doğal Nüfus Artış Hızı (Doğurganlık Hızı) Bir yıl içinde, doğum ve ölüm sayısına bağlı nüfus artışına
doğal nüfus artışı hızı ya da doğurganlık hızı denir.
Doğurganlık hızı, eğitime, kültüre ve ekonomik gelişime bağlı olarak değişir. Türkiye genelinde kırsal kesimde doğurganlık hızı fazladır. Doğurganlığın en az olduğu bölgeler Marmara ve Kıyı Ege, en
fazla olduğu bölgeler, Doğu Anadolu ve
Güneydoğu Anadolu’dur. Doğurganlık
Hızının Sonuçları Doğurganlığın fazla olduğu bölgelerden ve kırsal kesimlerden
iş olanaklarının fazla olduğu gelişmiş bölge ve kentlere göçler olur. Göçler
nedeniyle nüfusun bölgeler arası dağılım dengesi ve cinsiyet dengesi bozulur. Doğurganlık arttıkça iç tüketim artar, hammadde kaynakları
hızla tükenir, iş, eğitim, sağlık, beslenme, barınma gibi temel ihtiyaçlar
karşılanamaz. Türkiye’de
Göçlerin Nedenleri Türkiye’de 1850’den itibaren kırsal kesimden kentlere doğru
hızlı bir iç göç başlamıştır. Türkiye’deki göçlerin nedenleri şunlardır. Kırsal kesimdeki hızlı nüfus artışı Tarım arazisinin miras yoluyla parçalanıp küçülmesi Tarımda makineleşmenin başlamasıyla oluşan işsizlik. Verimli tarım alanlarının azalması. Kan davaları ve güvenlik sorunu. Kentlerin iş, eğitim ve sağlık bakımından çekiciliği. İç göçlerin hızla artması, bir çok sorunu da beraberinde
getirmiştir. UYARI : iç göçler sonucu nüfus, ülke sınırları içerisinde
yer değiştirdiği için toplam nüfusta artma ya da
eksilme olmaz. Nüfusun dağılım dengesi ve cinsiyet dengesi, bölgeden bölgeye değişir. Türkiye’de
Göçlerin Sonuçları
Türkiye’de
Nüfus Dağılışı Türkiye’de nüfusun dağılımında, iklim, yer şekilleri,
ulaşım, tarım olanakları, endüstri, madenler gibi doğal ve ekonomik koşulların
etkisi vardır. Bu koşulların elverişli olduğu yerler sık nüfuslanmıştır.
Arazinin dağlık ve engebeli olduğu, tarım alanlarının az bulunduğu, önemli
yolların uzağında kalan, endüstri ve ticaretin gelişmediği yerler ise seyrek
nüfuslanmıştır. Türkiye’de
Nüfus Yoğunluğu Belli bir alanda yaşayan nüfusun o alanın yüzölçümüne
oranıdır. Kişi/km2 olarak
gösterilir. Nüfus yoğunluğu 3 farklı biçimde ifade edilir. Aritmetik
Nüfus Yoğunluğu Bir bölgenin veya ülkenin toplam nüfusunun bölgenin
yüzölçümüne bölünmesiyle elde edilen nüfus yoğunluğudur. Toplam Nüfus Aritmetik Nüfus Yoğunluğu =
Yüzölçümü formülü ile hesaplanır. Ülkemizde 1990 yılı sayımına göre km2’ye 73 kişi
düşer. Alanın genişliğine ve nüfusun fazlalığına göre değişen aritmetik nüfus
yoğunluğu illere ve bölgelere göre farklılık gösterir. İllere
Göre Nüfus Yoğunluğu Aritmetik nüfus yoğunluğu en fazla olan ilimiz İstanbul, en
az olan ilimiz Gümüşhane’dir. İllerin nüfus yoğunlukları turizme ve tarımsal
faaliyete bağlı olarak mevsime göre değişir. Örneğin yaz mevsiminde Antalya’nın
nüfusu turizm nedeniyle artarken, Adana’nın nüfusu Çukurova’ya çalışmak için
gelen işçiler nedeniyle artmaktadır. Bölgelere
Göre Nüfus Yoğunluğu Aritmetik nüfus yoğunluğu en fazla olan bölgemiz iş
olanaklarının fazla olduğu Marmara, en az olan bölgemiz ise doğal ve ekonomik
koşulların olumsuzluğu nedeniyle Doğu Anadolu’dur. Ayrıca bölgenin yüzölçümünün
geniş olması da nüfus yoğunluğunun az olmasında etkilidir. UYARI : Aritmetik nüfus yoğunluğu hesaplanırken Türkiye’nin
gerçek alanı (814.578 km2) değil göl yüzölçümlerinin katılmadığı
izdüşüm alanı (774.814 km2) dikkate alınmıştır. Türkiye’nin göl
yüzölçümlerinin dikkate alındığı izdüşüm alanı ise 779.452 km2’dir. Tarımsal
Nüfus Yoğunluğu Tarımsal nüfus yoğunluğu, tarımla geçinen nüfusun tarım
alanları yüzölçümüne bölünmesiyle elde edilen nüfus yoğunluğudur. Kırsal Nüfus Tarımsal Nüfus Yoğunluğu = Tarım Alanları formülü ile hesaplanır. Tarım alanlarının az,
sulama olanakları ve yağışların fazla olduğu yerlerde tarımsal nüfus yoğunluğu
fazladır. Örneğin Doğu Karadeniz kıyıları ile Doğu Anadolu’da tarımsal yoğunluk
500 kişiyi bulurken, tarım arazisinin geniş olduğu İç ve Güneydoğu Anadolu ile
endüstrileşme ve kentleşme oranının yüksek olduğu Marmara’da çok azdır. Fizyolojik
Nüfus Yoğunluğu Bir ülkenin toplam nüfusunun tarım alanları yüzölçümüne
bölünmesiyle elde edilen nüfus yoğunluğudur. Toplam Nüfus Fizyolojik Yoğunluk =
Tarım Alanları formülü ile hesaplanır. Ülkemizde 1990 yılı sayımına göre km2’ye 197 kişi
düşer. Ancak bu yoğunluk nüfusun tamamını tarımlı geçiniyor kabul ettiği için sonuçları güvenilir değildir. Türkiye’de
Nüfusun Yapısı Nüfusun sayısı ve yoğunluğundan daha önemli olan nüfusun
yapısıdır. Bu bölümde Türkiye nüfusunun yaş gruplarına dağılımı, cinsiyet
özellikleri ve eğitim durumu ile etkin (çalışan) nüfusun sektörlere dağılımı
incelenecektir. Nüfusun
Yaş Gruplarına ve Cinsiyete Göre Dağılımı Nüfusun yapısını belirleyen en önemli özellik yaş grupları
ve cinsiyet dağılımıdır. Yaş
Grupların Göre Dağılım Türkiye’de toplam nüfusun %50 si 20 yaşın altındadır. Yani
ülkemiz genç nüfusludur. Nüfus artış hızı yüksektir. Bu durum temel ihtiyaçların
karşılanması konusunda sorunlar yaratır. Tüketici nüfus fazla, üretken nüfus azdır. Bu nedenle
ekonomik bağımlılık oranı yüksektir. Okul çağındaki nüfus fazladır. Ortalama insan ömrü kısadır.
Cinsiyete
Göre Dağılım Ülkemizde kadın erkek sayıları arasında genel bir denge
vardır. Nüfusun bu cinsiyet dengesi göçlerle değişir. Göç veren bölgelerde
kadın sayısı, göç alan bölgelerde erkek sayısı daha fazladır. Çok göç veren
iller arasında bulunan ve bu nedenle devamlı olarak kadın nüfus fazlalığı olan
Rize, Trabzon, Gümüşhane ve Giresun bu konu için iyi birer örnektir. UYARI : Türkiye, nüfusun yaş gruplarına göre dağılımı ve
nüfus artış hızı bakımından geri kalmış ülkelere benzer özellikler taşır. Nüfusun
Eğitim Durumu Bir ülkenin gelişmişlik düzeyini saptarken eğitim en temel
ölçüttür. Ülkemizde okur yazarlık oranı gittikçe artmakla birlikte, hala
istenen düzeyde değildir. Buna bağlı olarak gazete, dergi ve kitap tüketimi
gelişmiş ülkelerdeki düzeyin çok altındadır. Nüfusun, %46,1’ini ilkokul,
%7,4’ünü ortaokul, %7,8’ini lise ve %3,2’sini yüksek öğrenim düzeyinde eğitim
alanlar oluşturmaktadır. Hiç eğitim almamış olanlar %19,6, okula gitmemiş
okuryazarlar ise % 15,9’dur. Kırsal kesimde iş gücüne duyulan ihtiyaç nedeniyle
çocukların okula gönderilememesi, kız çocuklarının eğitimine önem verilmemesi
ve okullaşma oranının yetersizliği eğitimin istenen düzeye gelmesini
engellemektedir. Etkin
Nüfusun Sektörlere Dağılımı 1990 yılı verilerine göre etkin nüfusumuz 23,3 milyon
kişidir. Bu nüfusun sektörlere dağılımı ise şöyledir. Tarım sektöründe çalışan
12 milyon 118 bin kişi etkin nüfusun %49’unu, Endüstri sektöründe çalışan 2
milyon 910 bin kişi etkin nüfusun %15,2’sini, Hizmet sektöründe çalışan 7
milyon 919 bin kişi etkin nüfusun %35,8’ini oluşturmaktadır. Türkiye’de
Yerleşmeler Türkiye’de yerleşmeler ekonomik etkinliğe bağlı olarak ikiye
ayrılır. Sürekli Yerleşmeler Geçici Yerleşmeler Sürekli
Yerleşmeler Türkiye’de sürekli yerleşmeler ekonomik etkinliklerine ve
idari yapılarına göre gruplandırılır. Kent Yerleşmeleri Kır Yerleşmeleri Kent
Yerleşmeleri Nüfusu 10.000’in üzerinde olan, kaymakam veya vali
tarafından yönetilen, iş bölümünün belirgin, tüketici nüfusun fazla, ekonomik
faaliyetin endüstri, ticaret, turizm vb. olduğu yerleşim merkezleridir.
Kentler, iş olanaklarının daha fazla olması nedeniyle, kırsal kesimden sürekli
göç alarak büyümektedir. Buna bağlı olarak Türkiye’de hızlı bir kentleşme
süreci devam etmektedir. 1990 nüfus sayımına
göre toplam nüfusun 33,8 milyonu (% 59,1)
kentlerde yaşamaktadır. Kır
Yerleşmeleri Nüfusu 2000’den az olan, muhtar tarafından yönetilen,
üretici nüfusun fazla olduğu, iş bölümünün belirgin olmadığı, ekonomik
faaliyetin tarım ve hayvancılığa dayalı olduğu, konutlarda yapı malzemesinin doğadan
temin edildiği yerleşmelerdir. Yerleşmeler arazinin yapısı ve su kaynaklarının
özelliğine göre ikiye ayrılır. Toplu Kır Yerleşmeleri Dağınık Kır Yerleşmeleri Toplu
Kır Yerleşmeleri Evlerin birbirine çok yakın olduğu kır yerleşmeleridir. Bu tür
yerleşmelerde iklim koşulları belirleyici olmuştur. Yerleşim birimleri su
kaynaklarının çevresinde toplanmıştır. İç Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Doğu
Anadolu bölgelerinde yaygın olarak görülür. Dağınık
Kır Yerleşmeleri Evler arasında uzaklığın fazla olduğu, geniş bir alana
yayılan kır yerleşmeleridir. Bu tür yerleşmelerde arazinin engebelik durumu
tarım topraklarının küçük, parçalı ve dağınık olması belirleyici olmuştur.
Yağışların ve su kaynaklarının bol olması dağınık yerleşmeyi kolaylaştırmıştır.
Karadeniz Bölgesi’nde dağınık yerleşme
yaygındır. Geçici
Yerleşmeler Ülkemizde kır yerleşmelerinin, ekonomik açıdan tamamlayıcısı
olarak gelişmiş, ekonomik
faaliyetin tarım ve hayvancılığa dayalı
olduğu yerleşmelerdir. Yayla, mezra,
oba, kom, ağıl gibi adlar verilen geçici yerleşmeler
Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yaygın olarak görülür. Ayrıca
mevsimlik olarak konaklamak amacıyla gidilen yazlık siteler, dağ ve bağ evleri
de geçici yerleşmelerdir. Yayla
: Yaz aylarında hayvan otlatmak veya tarımsal faaliyette
bulunmak amacıyla gidilen geçici yerleşmelerdir. Yaylalar dinlenmek amacıyla gidilen yazlık sayfiye yerleri de
olabilir. Mezra
: bazı ailelerin tarım alanlarının az olması, kan davaları
gibi nedenlerle bulundukları sürekli yerleşmelerden ayrılıp daha uzak bir yere
yerleşmesiyle oluşmuş yerleşmelerdir. Tarımsal faaliyetler hayvancılığa göre ön
plandadır. Bir kaç ev ve eklentilerden
oluşan mezralar zamanla sürekli yerleşme haline gelebilir. Örneğin Elazığ, Harput’un bir mezrası iken zamanla büyüyerek kent haline
gelmiştir. Oba
: Daha çok göçebe hayvancılık yapan toplulukların geçici
olarak yerleşip, çadır kurdukları yerleşmelerdir. Dam
: Köy ailelerinin geçici bir süre için yararlandıkları
yerleşme biçimidir. Bölge köy yerleşmelerinde bir kısım aileler, birkaç aylık
süre için köylerinden ayrılarak, kendi bahçe, tarla ve otlaklarındaki damlarda
oturduktan sonra, tekrar köylerine dönerler. Kom :
Ekonomik faaliyetin büyük ölçüde hayvancılığa dayalı olduğu aileler veya
kişiler tarafından oluşturulan geçici yerleşmelerdir. Ağıl
: Hayvanların barındığı, çevresi taş veya ahşap ile çevrili
yerlere ağıl adı verilmektedir. Ağıllar zamanla nüfusun artmasına bağlı olarak
sürekli yerleşme haline gelebilir. Sürü sahipleri tarafından kurulan ağıllar
kış mevsiminde hayvanların korunması amacıyla kullanılır. Türkiye’de
Görülen Konut Tipleri Dünya’nın her yerinde olduğu gibi Türkiye’de de konut
tiplerini belirleyen temel etmen iklim koşullarıdır. Ayrıca jeolojik yapı,
bitki örtüsü gibi doğa doğal koşullar da konut tiplerini belirlemektedir.
Ülkemizde ekonomik ve kültürel gelişme, doğal çevrenin konut tipleri üzerindeki
etkisini azaltmaktadır. Kerpiç
Evler : Kerpiç evlerde yapı malzemesi olarak killi toprak
kullanılmaktadır. Killi toprak samanla karıştırılarak çamur haline getirilir,
kalıplara dökülerek kurutulur. Kerpiç evler, yağışların az, iklimin kurak
olduğu İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yaygın olarak görülür. Taş
Evler : Arazinin dağlık olduğu, ağacın ve toprağın yeterince
bulunmadığı yerlerde yaygın olan konut tipidir. Yapı malzemesi olarak
kullanılan taşlar genellikle yakın çevreden karşılanır. Akdeniz’de Toros Dağları, İç Anadolu’da Nevşehir, Ürgüp Yöresi,
Güneydoğu Anadolu’da Mardin Yöresi taş evlerin yaygın olduğu yerlerdir. Ahşap
Evler : İklimin nemli ormanın bol olduğu yerlerde yapı malzemesi
olarak ağacın kullanıldığı konut tipidir. Bazı yörelerde ağaçla birlikte taş
veya kerpiç de kullanılır. Taş evler ormanların geniş yer kapladığı Karadeniz
Bölgesi’nde yaygın olarak kullanılır. Betonarme
Evler : Yapı malzemesi olarak demir, beton ve tuğlanın kullanıldığı
konut tipidir. Son yıllarda kullanımı artan betonarme evler, sanayileşme
nedeniyle Marmara ve Ege Bölgesi’nde
yaygın olarak görülür. |